Sayfa İçeriği: Zülfü Livaneli Sözleri, Zülfü Livaneli Anlamlı Sözleri, En Güzel Zülfü Livaneli Sözleri, Kısa Zülfü Livaneli Sözleri, Zülfü Livaneli Etkileyici Sözleri, Zülfü Livaneli Kimdir
Müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmen olan Zülfü Livaneli tarafından söylenmiş güzel sözlerini siz değerli takipçilerimiz için bir araya derledik.
Zülfü Livaneli Sözlerini Facebook, İnstagram, Whatsapp ve Twitter, gibi sosyal platformlarda paylaşabilirsiniz.
Ömer Zülfü Livanelioğlu, 20 Haziran 1946’da Konya’nın Ilgın ilçesinde dünyaya geldi. Livanelioğlu ailesinin büyük dedeleri Ömer Efendi 93 Harbi’nde Artvin’in Ermeni ve Rus işgaline uğraması üzerine Erzurum’a gelerek Ahmet Muhtar Paşa’nın ordusuna katılmıştır.
Ömer Efendi Harput Redif Taburu’na mülazım rütbesiyle atanır. Daha sonra burada çıkan çatışmada şehit düşer. Ömer Efendi’nin tek oğlu olan Zülfü Efendi, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sorgu hakimi olarak görev yapar. Soyadı Kanunu çıktığında, babasının geldiği Artvin/Yusufeli/Livane Sancağı’na izafeten Livanelioğlu soyadını alır. Zülfü Efendi’nin oğullarından üçü de hakim olmuştur. En büyükleri ve Zülfü Livaneli’nin babası olan Mustafa Sabri Livanelioğlu, Yargıtay Başkanvekilliği’ne kadar yükselmiştir.
ABD Fairfax Konservatuvarı’nı bitirmiştir. Zülfü Livanelioğlu bağlama çalmayı teyzesi Nazmiye (Türeli) Yücel’in eşi olan eniştesi Turhan Yücel’den, Ilgın’da yaşadığı yıllarda ve yaz tatillerinde öğrendiğinde, eniştesi Turhan bey’in kendisine hayatını değiştirecek bir sermayeyi hediye ettiğinden haberi yoktu. Zülfü Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri Joan Baez, Maria Farantouri, Maria del Mar Bonet, Leman Sam, Sezen Aksu gibi yerli ve yabancı sanatçı tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300’e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.
Türkiye’den ansızın ayrılarak İsveç’e sürgün yıllarında muhtelif işlerde çalışan Livaneli’nin en büyük arzusu bir gün Türkan Şoray ile tanışabilmek ve o zaman Türkiye’de suçlanan kişilerin uğrak yeri haline gelen İsveç’te bulunan ünlü yazar, gazeteci veya şairlerle karşılaşabilmekti. Bugüne kadar dört uzun metrajlı film yönetti: “Yer Demir Gök Bakır”, “Sis”, “Şahmaran” ve “Veda”. Valencia Film Festivali’nde “Altın Palmiye” ve 1989’da Montpelier Film Festivali’nde “Altın Antigone” ödülüne layık görüldü. “Sis”, “En iyi Avrupa Film Ödülü”ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre ve Japonya’da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.
Ekim 1986’da Cengiz Aytmatov’un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City’de toplanan Issyk-Kul Forumu’nda yer aldı. Livaneli; Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikis Theodorakis gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.
1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, 1978 yılında yaptığı “Nazım Türküsü” adlı albümde Nazım Hikmet’in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi. “Arafatta bir çocuk”, “Geçmişten Geleceğe Türküler”, “Sis”, “Orta Zekalılar Cenneti”, “Diktatör ile Palyaço”, “Sosyalizm öldü mü”, “Engereğin Gözündeki Kamaşma” ve “Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm” ve “Mutluluk” ve Leyla’nın Evi, Sevdalim Hayat, Son Ada ve Sanat Uzun, Hayat Kisa, Serenad, Kardeşimin Hikayesi kitaplarının yazarı olan Livaneli, uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.19 Mayıs 1997 tarihinde, Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye’nin en büyük konserini gerçekleştirme unvanını kazanmıştır.
Kısacası azizim, insan insan olarak yaşamalı, eşek eşek olarak.
Solcuların temel sorunu çok basit. Sağcılardan daha istikrarlılar.
Galiba zeka ile kurnazlık ters orantılı. Biri azalırsa öbürü artıyor.
Sözcükler bize, asıl söylemek istediklerimizi gizlemek için verilmiştir.
Üç kıtadan bölündük, bir küük yarımada da misafir muamelesi görüyoruz.
Yetişkinlerin çoğu, çocuklardan aptaldır; yani aptallaştırılmıştır. Çünkü eğitilmişlerdir.
Hiç bir iktidar masum değildir. Bütün iktidarlar öyle ya da böyle, birinin katilidir.
Doğruları cesaretle savunmak, ileride daha az zarar görmek için başvurulması gereken en önemli yoldur.
Eskiden köleler hiç olmazsa ayaklarına geçirilen prangaların farkındalardı. Şimdikiler zincirlerini bile göremiyorlar.
Bilgi ne garip bir şeydir. Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor, senin gelip kapağını açacağın günü bekliyor.
Her iktidar öldürür! Kimi daha az, kimi daha çok.
Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti.
Kötülüğün nesidir? Sebebi midir, bahanesi midir?
İnsanın en kötü yalanı, kendine karşı olandır.
Güçlünün tek bir isteği vardır: daha fazla güç!
Gerçek bilgi; okuldan değil, kitaptan edinilir.
Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.
Zalimlik bir tercih değil, yapılan işin gereğiydi.
İnsan yaşadığı gibi düşünür, düşündüğü gibi yaşar.
Varlığımın bir anlamı var mıydı ki, yokluğumun olsun?
Mutlu olabilmenin tek şartı “unutmayı” başarabilmektir.
Varlık yokluktur, yokluk da varlık! Hepsi gören göze bağlı!
Hem Müslüman, hem Yahudi, hem Katolik’tim. Yani insandım.
Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur.
Hayatta anlamlı olan değerler parayla sahip olunamayanlardır.
Köpek ısırığının acısı geçici, insan ısırığınınki kalıcı olur! Şeytan nedir?
Dünyayı güzellik kurtaracak, Bir insanı sevmekle başlayacak her şey…
Her insanın içinde iyi ve kötü, yan yana durur. Hangisini beslersen o galip gelir.
Gerçeği bilmek her zaman iyi sonuç vermiyor, bazı şeylerin gizli kalması daha iyi.
İnsanlığın en büyük buluşunun kitap, en kötü buluşunun da okul olduğunu düşünüyorum.
İnsan kendi olmaktan çıkabilir mi, bambaşka bir kişiye dönüşüp başka bir hayat yaşayabilir mi?
Aşk dendiğinde küçülüyordu her şey. O zaman gerçek aşka ne ad verdiğimi sordu. ‘Karasevda’ dedim.
Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kılıyoruz…
Büyük sanatçılar, içinde yetiştikleri ülkenin, evrensel kültüre sunduğu armağanlarıdır.
Medya patronlarının en büyük sermayesi ne makineleridir, ne parasıdır; halkın cehaletidir.
Yapmadığımız soykırımla suçlanıyoruz. Oysa biz Zülfü Livaneli Sözleri nerelerde soykırıma uğradık.
Belki de her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı insan onurudur, elinde kalan tek şey budur.
Siyasetle ilgin olmadığını biliyorum ama yaşadığın dünyaya gözlerini bu kadar kapatmaya hakkın yok.
Ölüm eşitliktir. Mezar, imparatorlarla mahkumu, zenginle yoksulu, güzelle çirkini, bilgeyle deliyi eşit kılar.
Ölümün kıyısına gelmiştim. Ölümün kıyısı, ölümün kendisinden daha feci bir şeydir, bunu yaşayarak öğrendim.
Şiddetten nefret ediyorum ama ne yazık ki şiddeti durdurmak da şiddet kullanmayı gerektiriyor.
İnsan, yetişkin hırslarından arınmaya başlayınca, çocuk saflığına tekrar dönme olanağına kavuşuyor.
Asil insanların en neşeli zamanında bile bir hüzün vardır, daha düşük ruhlar ise en sefil zamanında bile neşelidir.
Kötülüğü yenmek, iyiliği yenmekten daha zor. Bu yüzden iyiler savunmasız oluyorlar, her türlü zararı görebiliyorlar.
Koltukta oturanlara önerim, bu ülkenin kurucusunun gözlerine baksın. O zaman ne yapmaları gerektiğini anlayacaklardır.
Bırak hayat bir nehir gibi aksın; olumlu düşün ki her şey olumlu olsun; dünyadaki kötülüklerin kaynağı olumsuz düşünmektir.
İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer. Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin.
Kıskanmayı bile unutmak. Onu mutlu eden herkesi ve her şeyi sevmek. O noktada sahiplenmek biter, saf aşk kalır.
Geleceğe ait hiç bir hayalimin olmadığının farkına vardım. Ziyan olmuş bir yaşamın arkasından ağıt yakıyordum ve ileriye dönük hiç bir şey söylemiyordum.
Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır.
Müzik, edebiyat gibi duyguları anlatmıyor, bizzat yaşatmak amacını güdüyordu. Bu da işe yaramaz bir şeydi, çünkü benim duyguları yaşamaya değil öğrenmeye ihtiyacım vardı.
Hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.
Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.
İnsan hiç bir umut beslemediği zaman durumu kabullenebiliyor ama kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar kendini gösteren bir güneş ışını belirince bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor…
Bir önceki yazımız olan Johann Wolfgang Von Goethe Sözleri başlıklı makalemizde Johann Wolfgang von Goethe, Johann Wolfgang von Goethe kimdir ve Johann Wolfgang von Goethe sözleri hakkında bilgiler verilmektedir.
Yayınlanma Tarihi: 20 Eylül 2020
Kategori: Ünlü Sözler
Görüntüleme: 3494 Defa
Etiketler: En güzel Zülfü Livaneli sözleri Zülfü Livaneli Zülfü Livaneli kimdir Zülfü Livaneli sözleri