Sayfa İçeriği: Elif Şafak, Elif Şafak Aşk Sözleri, En Güzel Elif Şafak Sözleri, Kısa Elif Şafak Sözleri, Elif Şafak Anlamlı Sözleri, Elif Şafak Kimdir
Türk yazar Elif Şafak’ın kaleminden dökülmüş hayata yön veren en güzel ve etkileyici sözlerini siz değerli takipçilerimiz için bir araya toparladık.
Elif Şafak Sözlerini Facebook, İnstagram, Whatsapp ve Twitter, gibi sosyal platformlarda paylaşabilirsiniz.
Elif Şafak (d. 25 Ekim 1971, Strasbourg), Türk yazar. İlk romanı Pinhanı yayımladığı 1997’den beri eserler vermekte olan yazar, 2009’da yayımlanan Aşk adlı romanı ile Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eserinin yazarı unvanına sahip olmuştur. Ayrıca kitapları otuzdan fazla dile çevrilmiştir. Forbes dergisine göre Türkiye’nin en çok kazanan yazarıdır.
25 Ekim 1971 günü, babasının o sırada doktora yapmakta olduğu Strasbourg’da dünyaya geldi. Babası sosyal psikolog ve akademisyen Nuri Bilgin, annesi diplomat Şafak Atayman’dır. Doğumundan kısa süre sonra anne ve babası ayrıldı, annesi tarafından büyütüldü. Soyadı olarak annesinin adını kullandı. Ortaokulu annesinin görev yaptığı Madrid’de okudu. Bir süre Amman’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye geldi. Liseyi Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nde tamamlayan Şafak daha sonra, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümü’nde yaptı. “Bektaşi ve Mevlevi Düşüncesinde Döngüsel Evren ve Kadınsılık Anlayışı” üzerine master tezinin ardından; ODTÜ Siyaset Bilimi’nde doktorasını tamamladı. Doktora tezi, “Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları” başlığını taşıyordu. Elif Şafak’ın İslamiyet, kadın ve mistisizm hakkındaki yüksek lisans tezi Sosyal Bilimler Derneği tarafından ödüllendirildi.
Yüksek lisans çalışması sırasında Kem Gözlere Anadolu (1994) adlı öykü kitabını ve ilk romanı Pinhan’ı (1997) yayımladı. Bu eserle Kombassan Vakfı tarafından verilen 1998 Mevlana Büyük Ödülü’nü kazandı. Doktorasının ardından İstanbul’a taşındı ve Şehrin Aynaları’nı (1999) yazdı. Bir süre İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde “Türkiye ve Kültürel Kimlikler”, “Kadın ve Edebiyat” konularında dersler verdi. 2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü’nü kazanan Mahrem romanı ile geniş okur kesimi tarafından tanındı. Bunu iki yıl ara ile yayımlanan Bit Palas (2002) ve İngilizce olarak yazdığı Araf (2004) adlı kitapları izledi.
Sanatçılara verilen bir bursla doktora sonrası çalışması için ABD’ye giden Şafak, çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir. 2003-2004 akademik yılı boyunca Michigan Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak bulundu ve ders verdi. Ardından Arizona Üniversitesi Yakın Doğu Araştırmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yaptı. “Edebiyat ve Sürgün”, “Bellek ve Politika”, “Müslüman Dünya’da Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet” konulu dersler veren Şafak, 2004 yılında beş yazarın (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker, Pınar Kür) ortak kaleme aldığı bir roman projesinde yer aldı, bu roman Beşpeşe adıyla yayımlandı.
Elif Şafak 2005-2009 senelerinde Zaman’da yazarlık yaptı. 2005’te Med Cezir adlı kitabında kadın, kimlik, kültürel bölünme, dil ve edebiyat hakkında yazılarını bir araya getirdi. Aynı yıl Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık ile Berlin’de evlendi 2006’da yayımlanan Baba ve Piç adlı romanını İngilizce olarak kaleme aldı. Türk-Ermeni ilişkilerini inceleyen bu roman nedeniyle hakkında Türklüğe hakaret ettiği gerekçesi ile dava açıldıysa da, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti. Aynı yıl Şehrazat Zelda isimli kızı dünyaya geldi. Doğum sonrası yaşadığı depresyonu, İngilizce olarak kaleme aldığı Siyah Süt adlı otobiyografik romanda anlattı. İki yıl sonra oğlu Emir Zahir’i dünyaya getirerek ikinci kez anne oldu. 2009 yılının Mart ayında yayımlanan AŞK isimli roman, Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eseri unvanına sahip olmuştur. Aynı yılın sonunda, sekiz romanı ve ilk deneme kitabı Med Cezir’den seçilmiş paragrafları bir araya getirdiği Kağıt Helva adlı kitabını yayımladı.
2010 Kasım ayında Firarperest adlı deneme türündeki ikinci eseri piyasaya çıktı. Eserin içindeki illüstrasyonlar M. K. Perker’e aittir. Sonraki yıl Doğan Kitap’tan “İskender” isimli eseri piyasaya çıkmıştır. Kitabın kapak resminde, makyajla erkek haline gelen Elif Şafak’ın kendi fotoğrafı vardır. Yazar, Türkiye’de çeşitli günlük ve aylık yayınlarda yazmaya devam etmektedir. 1 Mayıs 2009 tarihinden itibaren Habertürk gazetesinde ve aynı gazetenin “HT PAZAR” adlı ekinde yazılarını yayınlamıştır. Bu gazetede yayımlanan deneme türündeki yazılarından oluşan bir seçki, M.K Perker illüstrasyonlarıyla birlikte 2012 yılında Şemspare adıyla yayımlandı. Mimar Sinan’ın yanında çırak olan Cihan adında bir Hint’in gözünden Osmanlı’yı anlattığı romanı Ustam ve Ben 2013 yılında yayımlandı.
Başımıza beklenmedik rastlantılar ancak bunları karşılamaya hazır olduğumuz anlarda gelir.
Elimde olsa cenneti ateşe verir, cehennemi de bir kova suyla söndürürüm ki geriye aşk bâki kalsın.
Önce yüzlerini unuturuz sevdiklerimizin. En çok yüzümüzün unutulmasından endişe ettiğimiz halde.
Mutlu bir çift gördüğünüzde Allah bozmasın demeyin. Çünkü Rabbim bozmaz. İnsanlar bozmasın yeter.
Bu bina bu alemde yükseldi kat kat şahitlik etsin diye Tanrı’nın zahmetine Ve ademoğlunun aşk-u muhabbetine.
Seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim dediğinde bunu kendim yapacağım demek istediğini anlamamışım.
O güne dek bilmezdi birine bütün kalbinle muhabbet besleyip yine de onu incitmek istemenin mümkün olabileceğini.
Bir insanı sevmek onun zihninde bir türlü huzura erememiş tüm hikâyeleri raflarından çıkartıp tek tek temize çekmek demektir.
Bir yere varmasa da olurdu. İster göz açıp kapayana kadar geçsindi zamanı ister kuşun gölgesi gibi elle tutulmaz olsundu. Aşktı aradığı.
Aşıklar kibirli olur demiş şair. Sevdiklerini fethedilmiş bir kale gibi görmeye kalkarlar. Bense hayat boyu susmaya razıyım, o kibri gözlerinde görmektense.
Görsen, hayalimdeki seni kıskanırsın.
Artık sana yazamam ama seni yazarım söz.
Aşkın olduğu yerde er ya da geç ayrılık vardır.
Sen yokken bir kaç defa sevdim seni, helal et.
Ya aşkı öğret bana. Ya da aşkın yokluğunda üzülmemeyi.
Baktım çözülecek gibi değildi bir düğüm de ben attım.
Aşk sonradan gelmez hiçbir zaman. Varsa vardır, o kadar.
Ne kadar silersen sil ya yırtılır dertlerin ya da izi kalır cümlelerin.
Belki aşk sevgiliyi kazanmayı değil, onda kendini kaybetmeyi gerektirir.
Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insan da kusur.
Aşktan yana yaşadıklarımı bilseydin eğer, hala sevebiliyor olmama aşık olurdun.
Kahve aşk gibidir, her ne kadar sabır ve özen gösterirsen tadı o kadar güzel olur.
Modern aşk istemem, üzüntüden başka ne ki? İlkel aşk isterim, aşkın en ilk’el halini.
Aşk diye bir şey yaşıyorum. Ne tek taraflı demeye dilim var, ne de karşılıklı olduğuna.
Aşk gerekli değildi. Hatta yokluğu daha iyiydi. Aşk sadece ıstırap getirirdi. Sevgi yeterliydi.
Zaten aşk dediğin, ardında ne olduğuna kimsenin akıl sır erdiremediği kadife bir esrar perdesidir.
Kişi sevdiğini Allah’a emanet ederse, Onu bir daha görmeden ölmezmiş. Öyleyse Allah’a emanet ol.
Uzağındayken onu düşünmeden yapamadığım, içindeyken kendimi ondan uzaklaştırdığım örselenmiş bir aşk.
Dua etmek ilanı Aşk etmek demekti. Yaradan’a olan sevdanı açık etmek. Aşkta korkuya yer yoktu ya da çıkarcılığa.
Derler ki aşk da unutulurmuş her şey gibi. Hem de yaşanıp bittikten soğuyup küllendikten sonra değil tam da doludizgin devam eder.
Bir kitaba burnunu gömerek herkesi ve her şeyi unutmanın, unutabilmenin verdiği hazzı hiçbir şeyden alamayacaktı. Aşk gibiydi okumak da.
Zira aşk iktidarı sever. Bu sebeptendir ki başkalarına ölümüne âşık olabiliriz ama bize ölümüne âşık olanları içten içe küçümser, öteleriz.
Seni sevdiğimi söylememekteki ısrarım bu yüzden. Her şey böyle daha duru, daha güzel. Söylesem büyü bozulur.
Pek güzeldin pek latiftin. Börek olsan seni yerdim. Az soğanlı bol etliydin. Lafa daldım dibin tuttu. Gönül bu, hemen unuttu.
Bizler hal ehliyiz. Kalp ehliyiz. Aşk ehliyiz. Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız şeriat üste sabit bir ayağımızla yetmiş iki milleti devrederiz.
Bir dil öğrendiğinde koskoca bir kalenin anahtarını teslim alırsın. Kale kapısından başka kimler girmiş seni ne ilgilendirir? Sen kendi keşfine bak.
Hâlbuki yola çıktıkları andan itibaren iki adam yakınlaşmış dertleşmiş dost olmuştu. İnsan bir başka insanı yolculuklarda tanıyordu demek. Aynı yolun yolcusu olduğunda.
Akla kara ayrılsın diyedir bu ölümüne sevgi tekliflerimiz yoksa biz hangi yürek kaç para eder taaa baştan biliriz. Kantara vuruyorsak sevgilinin aşkını yalanını kendi görsün diyedir.
Sevgililerimizi elimizden kaçırmaktan ölesiye korktuğumuz için onlardan gelecek değişime inatla direniriz, oysa belki de aşkla beraber gelen değişim tek kurtarıcımız olacak hayatta…
Aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret. Yarı palavra, yarı safsata. Aşık olmayan bunu anlayamaz olansa anlatamaz. Öyleyse nasıl anlatılabilir aşk, kelimelerin hükmünü yitirdiği yerde?
Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hak’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir!
Aşk gibiydi okumak da. Neden nasıl müptelası olduğunu, bilen zaten gayet iyi bilirdi bilmeyene de anlatamazdın bir türlü.
Aşkın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde…
Biliyordu ki senin düşmanına ihanet edip sonra sana gelen adamdan asla dost olmazdı. Bugün kapına köpek olan yarın senide ısırıp başkasına yaltaklanırdı.
Derler ki aşk da unutulurmuş her şey gibi. Hem de yaşanıp bittikten soğuyup küllendikten sonra değil tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk.
Kimi insan böyledir. Kendi korkularını, önyargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur. Zihinlerini zanlarla doldurur, sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler.
Kim gerçek yabancı; bir ülkede yaşayıp başka bir yere ait olduğunu bilen mi yoksa kendi ülkesinde bir yabancı hayatı sürüp ait olacak başka bir yeri de olmayan mı?
Okuyarak da gezmek mümkün, her kitabı başlı başına bir serüven addederek. Bir başka yüzyıla bir başka mekana bir başka hayata uzanan bir yolculuk. Aynanın bir de öbür tarafı var çünkü dünyayı da okumak mümkün her insanı her hayatı bir kitap belleyerek Okumak ve seyahat etmek aslına o kadar iç içe ki…
Her hakiki aşk hikayesi umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milat demektir. Şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.
Yirmi Altıncı Kural: Kainat yekvücut tek varlıktır. Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.
Bacağında şarapnel parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim. Etimde yabancı bir madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende. Başkası duysa korkar, ‘aman’ der. ‘Nasıl olur? Böyle yaşanır mı?’ Halbuki ben alıştım. Rahatsız etmiyor beni, onu anladım. Şarapnel ve ben, gül gibi geçiniyoruz, yan yana ama karışmadan birbirimize.
Üzgünüm baba seni aldattım. Bir başka adama aşık oldum. Senin dokunmaya kıyamadığın gülüşümü onun uğrunda soldurdum.
Aşkı aramadan evvel düşün bir ya benden nasıl bir aşık olur? İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır. Sen kavgacı isen ha bire öfkeli aşkı da bir cenk gibi yaşarsın. Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.
Evrendeki her cisim ne kadar al benisiz ya da ehemmiyetsiz görünürse görünsün bir başka şeye yanıt olsun diye yaratılmıştı. Derdin olduğu yerde deva da vardı üstelik şaşırtıcı yakınlıkta. Mesele görebilmekti.
Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır. Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek. Uzaktan sevmek en güzelidir bazen.
Her hakiki aşk umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milat demektir. Şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!
Uzakları yakın olmazları olur eden bir efsun aşk. İnsana tükürdüğünü afiyetle yalatan ettiği tüm büyük lafları bir bir hatırlatan bileğinden kavradı mı sarsan, sarstı mı bırakmayan bir yudumcuk efsun. Aşk bir kimyasal bileşim. Formülünde esrar var.
Nedendir açılıvermemiz birden bire hiç tanımadığımız bir insana? Nedendir dile getirmemiz daha evvel kimselere söylemediklerimizi, başkasına değil de, tek ona? Kalbimizi gümüş tepsi içinde ikram edercesine bir yabancıya göstermemize sebep nedir?
Kapalı sandığın içinde günışığına çıkmayı bekleyen kıymeti bilinmemiş bir define değilim ben. Hakkımda soracağın her sorunun cevabı üç aşağı beş yukarı sende saklı zaten. Beni keşfetmeye çalışmanı da keşfettiğini sanmanı da istemem. Tanımak zorunda değiliz birbirimizi daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi.
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği bırak kendini, ko gitsin! Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Bir önceki yazımız olan Tuncel Kurtiz Sözleri başlıklı makalemizde En güzel Tuncel Kurtiz sözleri, Tuncel Kurtiz ve Tuncel Kurtiz kimdir hakkında bilgiler verilmektedir.
Yayınlanma Tarihi: 14 Ekim 2020
Kategori: Ünlü Sözler
Görüntüleme: 3696 Defa
Etiketler: Elif Şafak Elif Şafak aşk sözleri Elif Şafak sözleri En güzel Elif Şafak sözleri